son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
bu ayaklanma öncesinde osmanlı'nın şerif hüseyin'in yetkilerini kısıtlaması nedeniyle gerçekleştirilse de sonrasında arap milliyetçiliği ideolojisinin yayılmak istenmesiyle, bir bağımsızlık mücadelesi, milliyetçilik hareketi olarak görülmeye başlandı. aslında kendisi de, her şerif ailesinin çocuğu gibi, istanbul'da osmanlı eğitim sistemiyle yetiştirilmiştir; ancak sonrasında osmanlı merkeziyetçi politikasının şerif hüseyin'i etkilemeye başlaması ve şerif hüseyin'in ayrıcalıklarını elinden alınmasıyla arası osmanlı ile bozulmuş ve ingilizlerin desteğiyle de osmanlı'ya karşı ayaklanma başlatmıştır. sürgün hayatı yaşarken vefat eden şerif'in, kıbrıs'taki sürgününden sonra oğlunun yanına gittiğinde, açık kalan camdan kafkasya marşı'nı duyduğu ve marşı ağlayarak dinledikten sonra "ben de bir osmanlıyım" dediği rivayet edilir. ayrıca arapçayı bile, türk aksanıyla konuştuğu ve anılarını yazdırırken de osmanlıcayı kullandığı söylenir. bu da kendisini arap hissetmekten çok osmanlılı hissettiğinin kanıtıymış.
katar, ırak ve arap ülkelerinden çook müşterileri var, şu sıralar. ondan fiyatları epey abartmışlar, masa üstüne konan fındık fıstık ve meyveleri de çeşitlendirip süslemişler ama ben üzümü sepet sepet alsam yine 180 tl tutmaz, yine 180 tl tutmaz. fiyatları uçurmuşlar.
"yapma, yapma sen de mi, aklıma sığmıyor sen de mi? sen misin, her şeyi silmekten bahseden böyle gitmek var mıydı?
--- spoiler --- osmanlı askerlerini öldüren ve sonrasında ölü osmanlılara rastladıkça dua eden bedeviler; aynı kişiler. üzerinde fünye patlayan farac'ın, osmanlıların eline geçmemesi için öldürüleceği sırada, "davut, sana kızacak!" demesi de ortadaki ironiyi daha da belirginleştiriyor. --- spoiler --- "from the creators of the bridge on the river kwai."
ben onun gençliğini bilirdim, şimdi yıllar nasıl da kıymış kendisine. keşanlı ali destanı'nda yaşlı bir kadın olarak çıkıyor karşımıza.
" o zaman da aynı karanlık aynı yarasaydı, manolya delirmezden önce. büyükannemizin kocaman bakla bir evi, uzun pencereleri vardı, sedirinde ölü doğmuş fareler pembeliği. okurduk leziz balgamlı gazetelerini büyükbabamızın, okşarken ve korkarken erkek anamızdan, babamız bir gılman, pir şefkat, acımızın cümbüşünde sarsak bir kukla, o yokuşta onursuz müezzin kuşları, sabaha karşılar, akşama karşılar hep, dizleri topunun diplerimiz olmuştu, uzun uzadıya bir fener alayı... karanlık aynı, yarasa ayna, bu eller bu yüz'den yıkandıktan, manolya delirdikten sonra."
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |